Şehrin gürültülü karmaşasına attım kendimi, kendimi duymak istemiyorum.

Bu büyük yalnızlığı bozacak iki şeye ihtiyacım vardı, bir futbol sahasındaki seyircilerin tezarahütleri, veya marşları kendi sesimi duymama engel olabilirdi.

Diğeri ise, bir uçurumun en yüksek tepesinden salınırken aşağıya rüzgarın çığlıklarının kulağımı cığmalaması idi.

Ama ne yazık ki, unutmaya çalışsam da sesten boğulsam da içimdeki dinginlik durmuyor, her bir dehlizin suları altında kalmış köprüleri tekrar yukarı çekiyor ben ise en aşağıya düşüyordum.

Kendimi duymak istemiyordum halen, ama bir türlü beceremedim. Çok şey sakladım içimde. O hiç açılmayan Pandora'nın kutusu bile az kalırdı. 

Pişmanlıkların ardına, saklanmak istemiyorum. Artık yüzleşmek İstiyorum. Usulsüzce ağlarken bu gerçekten bile korkuyorum.

Tek kaldım, yalnız kaldım. Ne yapacağıma dair hiç bir fikrim yok.

Kendimi tutuyorum, ağlamamaya çalışıyorum. Verdiğim en büyük savaş bu ama yenik düşüyorum.

Anlatılamayacak kadar büyük bir duygu bu, aşırı derecede özlem içeren..